Malatya
28 Nisan, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    64266.491$

OLDU MU BU İŞ, NE DERSİNİZ?

01 Nisan 2017, Cumartesi 10:14
Hatırlarsanız bundan birkaç hafta önce Gaziantep Büyükşehir Belediyespor takımını son dakikada yiyip, yine son dakikada attığımız golle yendiğimiz maçın ardından, ‘mucizevi hatalar ya da dış etkenlerin baş gösterdiği bir süreç olmadığı taktirde Süper Lig’e yükseldik’ mealinde bir cümle sarf etmiştim. Bunu ‘ben demiştim’ demek için hatırlatmadım… Sadece bulunduğumuz ligde en ‘takıma benzeyen’ takım biz olduğumuz için hatırlattım. Şampiyonluklar kolay elde edilmiyor, maçlar kolay kazanılmıyor… Nitekim Yeni Malatyaspor’un Şanlıurfa maçı da bunu bize bir kez daha hatırlattı. Biz istiyoruz ki gelene 3, giden 4 atalım… Ancak bu, futbolun da reel hayatın da tabiatına aykırı. Çok değil birkaç hafta geriye gidelim…

Örneğin biz bir Altınordu, bir Antep, bir Balıkesir maçlarına çıkmadan önce bu takımların tehlikeli, puan almanın zor olduğu mücadeleci ekipler olduğunu söylemedik mi? Söyledik. E sonuç ne oldu? Sadece 2 puan kaybetmişsin, o 2 puanı da nasıl kaybettiğin ortada… Gelelim sadede… Biz bu işi götürecek birinci takım olduğumuzu rakiplerimize ispatladık… Artık onlar da ‘birinci belli, ikinci kim olacak’ diye aralarında konuşmaya başladılar. Lakin benim kafamı kurcalayan konu şu: Bu şampiyonluk işine sanki en az inanan biziz gibi geliyor bana! Çünkü hiç inanmış bir camia gibi hareket etmiyoruz. Geçen hafta İstanbul’da önemli bir maça çıkıyorsun, tribünde 5-6 bin dolayında seyirci var… Dönüp şehre bakıyorsun, bir tane bayrak yok!

E nasıl olacak bu iş? Hani bizim ‘futbol şehri Malatya’ iddiamız? Bu böyle olmaz… Şampiyonluklar inanmadan, mücadele etmeden elde edilmiyor. Biz istiyoruz ki takım çıksın kazansın, biz de televizyon başında sevinelim. Hacı Uğur başkanım siz elinizden geleni yaptınız. Yeşilyurt Belediyespor takımı ne yazık ki işini mucizelere bıraktı… Elbette ki çıkmadık candan umut kesilmez, lakin bu saatten sonra ne Araban’ın ne de Karaköprü’nün bizim gibi önüne gelen fırsatı tepeceğini sanmıyorum.

Açıkçası ben de büyük bir hayal kırıklığı yaşadım… Yeşilyurt’un mevcut şartlarıyla bu ligin tozunu atacağını düşünüyordum. Burada en başta spora verdiği destek ten dolayı Yeşilyurt Belediye Başkanı Sayın Hacı Uğur Polat’ı tebrik etmek lazım… Hakikaten sosyal belediyeciliğin gerektirdiği şekilde spora her anlamda büyük katkılar sunuyor Yeşilyurt Belediyesi. Ama bunun karşılığı bugün alınmaz, yarın alınır… Takımın henüz gruptan çıkma şansı bulunmasına rağmen muhtemel sezon sonu başarısızlığına dair birkaç şey söylemek istiyorum…

Bence Yeşilyurt Belediyespor Futbol Kulübü, yönetimsel karar alıp-verme ve kulüp imajı gibi önemli noktalarda yaptığı yanlışlar yüzünden hedefi tutturamadı.

* Mesela kulübün hedefi şampiyonluk olmasına rağmen, bu sanki devlet sırrıymış gibi gizlenmeye çalışıldı. Bazen söylendi ama kısık sesle, ‘biz hedefimize ulaşacağız’ şeklinde oldu genelde bu söylemler.

* Yönetimin harcadığı para rakamsal değer olarak üç aşağı beş yukarı belli olmasına rağmen, yönetim nedense bunu düşük gösterme çabası içerisinde girdi…

Alınan futbolculara ödenen meblağların 1 milyonu aştığını söyleyen de yalanlandı hep. Oysaki belediye takımlarının gelir-gider kalemlerinin şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması gerekir.

* Futbolcu ve teknik heyet getirip götürülürken etik davranılmadı…

Kim olursa olsun, eğer takımın hocası başarısızsa, bu o kişinin yüzüne söylenir ve eline sağlık denilerek yollar ayrılır, olması gereken budur… Daha sonra da anlaştığın hoca ile oturup sözleşme imzalarsın.

Ama sen kalkıp takımın başında bir teknik ekip varken, bir başka ekiple gizli gizli görüşürsen, işte bu ne insani ne de profesyonel yönetici duruşu açısından doğru bir davranış olmaz.

* Yine aynı şekilde futbolcu gönderilirken de buna dikkat edilmedi…

Hiçbir kulüp yeterli görmediği futbolcuyu takımında hatırla gönülle tutmak mecburiyetinde değildir. Her teknik heyet başarıya gideceğine inandığı futbolcu grubuyla yoluna devam etmek ister.

Ama sen kalkıp neden gönderildiği, teknik heyetin neden düşünmediği gibi hangi gerekçelerden dolayı kendisinden vazgeçildiğini söylemeyip, ‘eline sağlık’ bile demeden futbolcuyu kapının önüne koyarsan işte bu yakışık almaz.

Sezon henüz tamamlanmadığı için yazıyı şimdilik burada noktalıyorum… Son maç oynadıktan sonra birkaç kelime daha etme hakkımız da saklı kalsın.