büyükşehir
Malatya
15 Ağustos, 2025, Cuma
  • DOLAR
    40.79
  • EURO
    47.91
  • ALTIN
    4403.7
  • BIST
    10.95
  • BTC
    122254.71$

Sen Gazzeli Değilsin Ki Bilesin

11 Ağustos 2025, Pazartesi 00:12

Bir Halkın Çığlığına Karşı Dünyanın Suskunluğu Üzerine Manifesto

ACININ SINIRLARINI ÇİZEMEZLER

Gazze, haritalarda küçücük bir nokta gibi görünür, ama acının coğrafyasında bütün dünyadan büyüktür. Orada hayat, bizim alıştığımız hayatın silik bir gölgesidir. Gün doğumu, yeni bir umudun değil; yeni bir yıkımın habercisidir. Doğar doğmaz gözlerini bombaların ışığında açan çocuklar, barut kokusunu temiz havadan daha iyi tanır.

Bizim şehirlerimizde gündüz ve gece arasında bir huzur dengesi vardır; orada ise gece, karanlık değil, gökyüzünden yağan ölümün adıdır. Bizim için sabah kahvaltısı bir rutin, onlar için ise o güne sağ çıkabilmiş olmanın kutlamasıdır. Bizim çocuklarımız için okul yolu bir eğitim yolculuğu iken, onlarınki enkazların, yıkık duvarların ve yas tutan insanların arasından geçen bir hayatta kalma mücadelesidir.

Ve en acısı, bu coğrafyanın çocukları daha yürümeyi öğrenmeden, kardeşini mezara koymayı öğrenir. Hayal kurmaya fırsat bulamadan, hayatta kalmak için içgüdü geliştirir. Gazze’de çocuk olmak; gülmeyi bir lüks, güveni bir masal bilmek demektir.

GÖRMEYEN GÖZLERİN YÜKÜ

“Sen Gazzeli değilsin ki bilesin” cümlesi, yalnızca bir serzeniş değil; vicdana indirilen sert bir tokattır. Çünkü bazı acılar, dışarıdan bakarak öğrenilmez. Defalarca ölmenin, bir gülüşün içine gömülmüş kederin, bir çocuğun gözlerinde donup kalmış korkunun ne demek olduğunu bilmeyen, Gazze’nin gerçeğini anlayamaz.

Dünyada milyonlarca insan ekran başında bu dramı izliyor, parmağını ekranın üzerine kaydırarak başka bir gündeme geçiyor. Birkaç saniyelik görüntü, vicdanı birkaç saniyeliğine sızlatıyor, ardından unutuluyor. Haber bültenlerinde gördüğümüz o siyah-beyaz görüntüler, bizim için birkaç saniyelik “üzüntü”, onlar için ise bütün bir ömür boyu taşınan bir acıdır.

Görmeyen gözlerin yükü, yalnızca habersizlik değil; haberi bilip de harekete geçmemektir. İnsan bazen bilmediği için değil, bildiği halde umursamadığı için insanlığını kaybeder. Gazze, işte tam da bu noktada dünyanın gerçek aynasıdır.

SUSKUNLUĞUN AĞIRLIĞI

Gazze’nin üzerine yağan bombaların ağırlığı kadar ağır bir başka şey varsa, o da dünyanın suskunluğudur. Suskunluk, sadece kelimesizlik değil; zalimin suç ortağı olmaktır. Bombalar evleri ve bedenleri parçalar; sessizlik ise vicdanları ve umutları öldürür.

Dünya liderleri, diplomatik toplantılarda “barış” kelimesini defalarca kullanır, sonra dosyalar kapanır, kameralar söner, protokol fotoğrafları çekilir. Oysa Gazze’de kapanmayan tek şey, yaralardır. Sessiz kalan her devlet, her lider, her toplum, bu yaraların derinleşmesinde pay sahibidir.

Sessizlik, zalimin işini kolaylaştırır. Bir çocuğun cansız bedeni enkazdan çıkarılırken, dünyanın diğer ucunda akşam yemekleri yeniyor, konserler düzenleniyor, yeni yıl ışıkları yakılıyor. Bu görüntülerin yan yana var olması, insanlık tarihinin en büyük utançlarından biridir.

ONURUN COĞRAFYASI

Gazze, yalnızca acının değil; onurun da adıdır. Orada insanlar, her şeylerini kaybetseler de kimliklerinden, inançlarından, onurlarından vazgeçmiyorlar. Açlık, yoksulluk, ölüm… Hiçbiri onları eğemiyor. Her şeye rağmen direnen bir halk var orada.

Bir çocuğun elinde bir taşla bir tankın karşısına dikilmesi, dünyaya verilmiş en büyük onur dersidir. O taş, yalnızca bir silah değil; bir kimlik beyanıdır. Bir annenin evladını toprağa verirken bile boynunu bükmemesi, dünyaya “Teslim olmayacağız” diye haykırmasıdır.

Gazze, bize unutturduğumuz bir gerçeği hatırlatıyor: Onur, bazen zaferde değil; teslim olmamakta saklıdır. Ve bu onur, ne ambargolarla ne de bombalarla yok edilebilir. Onur, bir halkın en son kaybettiği şeydir; kaybolduğu gün ise insanlık da kaybolur.

HESAP SORULACAK GÜN GELECEK

Bu manifesto, yalnızca Gazze’nin çığlığını duymayanlara değil; duysa da görmezden gelenlere yazılmıştır. Çünkü tarih, zalimleri yargıladığı kadar, sessiz kalanları da yargılar. Bugün diplomatik koltuklarında rahat oturanlar, yarın çocuk cesetlerinin gölgesinde sorguya çekilecekler.

Gazze’de yıkılan her ev, toprağa düşen her çocuk, yitip giden her aile, sadece İsrail’in suçu değil; seyredenlerin, susturanların, engellemeyenlerin de suçudur. Sessizliğin faturası ağırdır. Bir gün bu fatura, o sessizliği tercih edenlerin kapısına dayanacaktır.

Ve o gün geldiğinde, kimse “Biz bilmiyorduk” diyemeyecek. Çünkü herkes biliyordu. Görüntüler ortadaydı, çığlıklar duyuluyordu. Sessiz kalanlar, bu suçu işleyenlerle aynı sayfada anılacaklar. Tarih, zalimlerin adını nasıl yazıyorsa, onların ortağı olan sessizlik sahiplerini de aynı kalemle yazacaktır.

GAZZE SADECE GAZZE DEĞİL

Gazze, sadece Filistin’in değil; tüm insanlığın vicdan sınavıdır. O sınavdan geçmek, yalnızca orada doğanların değil, dünyada adalet, insanlık ve şeref kelimelerini ağzına alan herkesin görevidir. Gazze’nin hikâyesi, insanlığın hikâyesidir. Bu hikâyede nerede durduğumuz, yarın hangi tarafta anılacağımızı belirleyecektir.

Bir gün bu ateş bize de düşerse, başkaları bizim için “Biz onlar değiliz ki bilelim” derse, işte o zaman ne demek istediğimiz çok geç anlaşılacaktır. Ve o gün geldiğinde, Gazze’ye sırtını dönen herkes kendi utancıyla baş başa kalacaktır.

Gazze’ye bugün sırtını dönen, aslında yarının kendi felaketine kapı aralamaktadır. Çünkü zulme sessiz kalan, er ya da geç o zulmün hedefi olur. Ve işte o zaman, bugünkü sessizliğin ne büyük bir ihanet olduğu herkes tarafından anlaşılır.

UNUTMAYIN,

“Gazze’yi anlamak için Gazzeli olmak gerekmez; ama anlamaya çalışmamak, insan olmaktan vazgeçmektir.”


SAYGILARIMLA!

AVUKAT MEHMET ALİ KÖROĞLU 

11.08.2025 PAZARTESİ

Yorumlar

  • yorum avatar
    Mesut Hoca.
    11-08-2025 11:42

    Doğruya ne diyelimki ! Bizlere tercüman oluyorsunuz. İnşaallah ! Gazze'nin sonu gelmeyecek ama siyonist devletin sonunu nasip olur da ölmezsek göreceğiz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.