Malatya
10 Eylül, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    41.28
  • EURO
    48.40
  • ALTIN
    4833.8
  • BIST
    10.486
  • BTC
    111424.04$

CHP’de Hırs, İhanet ve Çöküş!

08 Eylül 2025, Pazartesi 01:31

İMAMOĞLU’NUN KURDUĞU DÜZENİN BEDELİ

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İstanbul İl Başkanlığı’nda patlak veren delege skandalı, aslında uzun süredir göz göre göre gelen bir çürümenin gün yüzüne çıkmış hâlidir.
Bir zamanlar Atatürk’ün emaneti olarak görülen bu parti, bugün pazarlıkların, rüşvetlerin ve kişisel çıkarların at koşturduğu bir alana dönüşmüştür. CHP içinde artık kimsenin kimseye güvenmediği, herkesin elinde bir dosya ve kasetle rakibini tehdit ettiği bir yapı hâkimdir.

PARTİ İÇİNDEKİ ÇÜRÜMENİN FOTOĞRAFI

Delegelerin oylarının 150 bin ile 350 bin TL arasında paralarla, tablet ve telefon hediyeleriyle, hatta iş vaadiyle satın alınması, siyasetin geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Beşiktaş Belediyesi’nden çıkan beyaz Apple poşetleri içerisinde taşınan paralar, CHP’nin halktan kopuk, kendi içine kapanmış bir çıkar şebekesi olduğunu gösteriyor.

Sormak gerekir:

“Bir zamanlar halkın umudu olan bu parti, nasıl oldu da rüşvet ve pazarlıkla ayakta durur hâle geldi?”
Cevap, çok açık: Hırs, ideallerin önüne geçti.

İMAMOĞLU VE “HİYERARŞİK ÇIKAR AĞI”: MUSLUKLARIN AKTIĞI ÇIKAR ÇARKI

CHP’nin bu hale gelmesinde en büyük rol, kuşkusuz Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hırsıdır.
İtirafçı olan eski yol arkadaşlarının ifadelerine göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklarını kullanarak İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hedefi doğrultusunda bir mali güç oluşturmayı amaçlayan hiyerarşik bir çıkar ağı kurulmuştur.

Sarp Yalçınkaya’nın ifadesi her şeyi özetliyor:
“Ekrem baba cumhurbaşkanı oluyor, memleketin bütün muslukları bize akacak.”
Bu söz, sadece bir siyasi hedefin değil, devletin bütün imkânlarının tek bir zümrenin çıkarına akıtılmak istendiğinin itirafıdır.

Bu tablo, siyasetin halk için değil, bir avuç çıkar çevresi için yapıldığını gözler önüne seriyor.
İmamoğlu, CHP’yi ve İstanbul’u bir araç olarak kullandı. Amaç, partiyi iktidara taşımak değil, kendi kişisel ikbalini garanti altına almak oldu.
Bu düzen, “hizmet” adı altında milleti değil, bir grubu zenginleştirdi.

PARTİ İÇİNDE HERKESİN HABERİ VARDI

Bu skandallar ortaya çıktığında kimse şaşırmadı. Çünkü CHP içindeki birçok isim bu kirli düzenin farkındaydı.
Ses kayıtları, delege listeleri, işe alım belgeleri… Bunların hepsi uzun süredir biliniyordu.
Canan Kaftancıoğlu’nun bu kayıtları Kemal Kılıçdaroğlu’na dinlettiği, ancak hiçbir adım atılmadığı ortaya çıktı.

Demek ki mesele sadece birkaç kişinin değil, partinin tepe yönetiminin de haberdar olduğu, ama sessiz kalmayı tercih ettiği bir çürüme süreciydi.
Bu sessizlik, CHP’nin bugünkü hâline zemin hazırladı.
Parti içindeki herkes birbirine şantaj yaparken, halkın sorunları ve ülkenin geleceği tamamen unutuldu.

GÜRSEL TEKİN OLAYI: CHP’NİN ADALET SINAVI

Özgür Özel’in, partinin önemli isimlerinden Gürsel Tekin’i savunma hakkı tanımadan ihraç etmesi, CHP’nin adalet anlayışının geldiği noktayı gösterdi.
Ancak olay bununla da sınırlı kalmadı. Mahkeme kararıyla İstanbul İl Başkanlığı yönetimine seçilen dört kişinin de CHP tarafından süratle kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi, partinin adalet anlayışını tamamen sorgulatır hâle getirdi.

Hukuk ve adalet nutukları atan CHP, kendi içinde en temel hakkı, yani savunma hakkını yok saydı.
Gürsel Tekin ve seçilmiş yöneticiler, savunma bile alınmadan partiden uzaklaştırılmak istenerek, “Hak, hukuk, adalet” diyen bir partinin kendi sınavında nasıl sınıfta kaldığını ortaya koydu.

Gürsel Tekin’in sözleri aslında partinin içine düştüğü vahim tabloyu özetliyor:
“Savunma en kutsal değerdir. En azından benden savunma alınmaz mı?”
Bir zamanlar “Hak, hukuk, adalet” sloganıyla yürüyen CHP’nin, bugün bir ihraç kararında bile bu hakkı tanımaması, halkın gözündeki güveni tamamen yok etmiştir.

Bu durum, CHP’nin artık bir siyasi parti değil, kişisel çıkarların çatıştığı bir arenaya dönüştüğünün en somut göstergesidir.

BU TABLO, MİLLETİN GÖZÜNDE CHP’NİN İFLASIDIR

CHP içindeki bu çürüme, aslında sadece bir partinin değil, ülke siyasetinin de nasıl kirli pazarlıklarla yürütüldüğünü ortaya koyuyor.
Bu olayların en acı tarafı, tüm bu kavgaların halkın sorunlarından kopuk olmasıdır.
Gazze’de çocuklar ölürken, Anadolu’da çiftçi borç batağındayken, Türkiye’de milyonlar geçim derdindeyken; CHP, delege kimin oyunu kime satıyor kavgasıyla meşgul olmuştur.

Bir siyasi hareket, kendi içinde bu kadar kirlenmişse, millet ona nasıl güvenebilir?
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hayali, CHP’yi sadece kendi içinde değil, milletin gözünde de bitirmiştir.

Bu tablo, CHP’nin milletin umudu olamayacağını açıkça göstermektedir.
Artık bu partiden bir yenilik ya da çözüm beklemek, susuz bir kuyudan su beklemeye benzer.

HIRS BİR PARTİYİ NASIL ÇÜRÜTTÜ?

Ekrem İmamoğlu ve çevresinin hırsı, CHP’nin sonunu hazırlamıştır.
Bir zamanlar “halkçı” olduğunu iddia eden bu parti, halktan kopmuş, kendi içinde bir “hanedan mücadelesi”ne dönüşmüştür.
Bugün ortaya saçılan para pazarlıkları, işe alım listeleri, rüşvet belgeleri, sadece CHP’nin değil, milletin siyasete olan inancını da sarsmıştır.

Hırsla hareket edenler, sonunda kendilerini de, temsil ettiklerini iddia ettikleri halkı da yakar.
Çünkü siyasette asıl olan şahsi ikbal değil, milletin menfaatidir.
Bunu unutanların sonu, tarihin çöplüğüne gitmektir.

UNUTULMAMALIDIR Kİ,

Hırsla kurulan düzen, bir gün kendi kurucularını da enkazının altında bırakır.


SAYGILARIMLA,

AVUKAT MEHMET ALİ KÖROĞLU
08.09.2025

Yorumlar

  • yorum avatar
    Mesut Hoca
    08-09-2025 11:45

    Hırsın kişiyi getireceği nokta işte tam belirttiğiniz gibi. Arkasından, karşıdakine haksız yere kin - nefret - haset...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.